I.
Günümüzde neden psikolojinin ya da psikiyatrinin tarihsel kökenlerini 1205’te yapılan, Gevher Nesibe Darüşşifası ve Tıp Merkezi’ne dayandır(a)mıyoruz? Ya da uzay bilim çalışmalarını Kutbuddin eş–Şirazi’den (1236–1311) başlayarak gerçekleştir(e)miyoruz? Sosyal bilim müfredatımızı Fârâbî, İbn Haldun gibi düşünürlerle, tıp geleneğimizi Ebul Kasım ez–Zehravî (930–1013) ile, antropoloji ve tarih çalışmalarını Bîrûnî (973–1048) ile birlikte oluşturamıyoruz? Bu türden sorunları günümüz çalışma alanı için çoğaltmak mümkün. Esasında bu sorular kendi düşünce tarihimiz açısından çoktan dillere pelesenk olmuş durumda. Kendimize ait bir düşünce geleneğimizin neden oluşmadığına dair açılan her fikri sohbette, sitem olarak dillendirilmekte. Sürekli yeniden üretilen hayıflanmalar; ne kadar yetersiz olduğumuza dair kanaatlere dönüşerek, farkında olmadan kendimize yönelmiş oryantalist bakışlara bürünmekte.
Bazı örneklerini sunduğumuz basit, sade ama son derece önemli soruları sormak elbette çok önemli. Fakat ardı arkası gelmeyen bu türden soruların peşine takılmanın aşılması imkânsız psikolojik eşikler ürettiği de bir hakikat. Sorular sarmalının içinde, kendi mevcut durumunu ve kültür hafızasını aşağılamaya dönen, soru kisvesinde nutuğa dönüşmüş söylemler bizleri bir yere ulaştırmaktan uzak. Dahası ciddi bir düşünsel enerjinin israfı. Soğuk kanlı, komplekse sürüklemeyen, hayıflanma ya da sitemden ziyade doğru çözümleri çağıracak sorular ise yeni yol haritalarının izlerini oluşturmak için elzem. En azından çokça ihtiyaç duyduğumuz öz güven aşısı yapmak için ön koşul.
Cevap arayışları noktasında ise henüz düşünce dünyamızın mutabık olduğu, belirli bir siyasî ethosu barındıran, somut öneriler mevcut değil. Hangi adımı atacağımız noktasında bir kanat oluşmamış durumda. Elbette soyutlama düzeyinde cevaplarımız var. Hatta bu türden cevapların çoktan önemli bir literatür ürettiğini söyleyebiliriz. Gelenek sorununu çözememek, hafızada süreklilik üretememek, modernleşmenin fikrî alandaki travmatik yansımaları, tarih yazımımızın sorunlu oluşu, Avrupa merkezli düşünce dünyasının hegemonik tavrı, teknoloji üretememenin kısır döngüsü vb. soyutlama düzeyinde bazı cevap başlıkları... Daha somut adımların atıldığı çalışma programlarını hayata geçirmeye dair ümit sahibi olmak için henüz zamana ihtiyacımız var!