Yükseköğretimde Nitelik Arayışına Dair Bazı Teklifler

Mustafa Gündüz

Mustafa Gündüz



Zaruri bir Tanzimat tasavvuru olan Batılı tarz yükseköğretim, inişli çıkışlı engebeli yolunda farklı kanatlardan yediği darbelerle modern devletin terbiye edilmiş has/operasyonel bir kurumu (evladı) olarak varlığını sürdürmektedir. Darülfünûn’un devlete “münevver bendegân yetiştirmek” gayesiyle, 1845’te planlanmasından, 1863’te büyük heyecan içinde halka açık ilk popüler derslerin verilmesiyle başlayan süreci ve ardı sıra yaşanan talihsiz gelişmeler, bir bakıma gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklendiği intibaını vermektedir. Yükseköğretimin meselelerini ele almak, onun derin bir zihniyet birikimine ve tarihî, kültürel ve yapısal arka plana yaslandığının farkında olunmasını gerekli kılmaktadır. Meseleye bu zaviyeden bakılmadan Türkiye’de yükseköğretim sorunlarını teşhisin eksik kalabileceği aşikârdır.

Her şeyden önce 19. yüzyılın başında Humboldt paradigmasıyla modern kapitalist devlet ve toplum ihtiyacına yönelik halde yeniden şekillenen Orta çağ üniversitelerinin Osmanlı dünyasındaki ontolojisi ciddi bir zemin farklılığına işaret etmektedir. Toplumsal sınıf farklılığı, modern ekonomi ve modern–devlet üçgeninde var olmuş modern üniversitenin 19. yüzyılın ikinci yarısında ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir türlü kurumsallaşamamış olması ancak, Avrupa’dan farklılaşan bilim ve felsefe zihniyetiyle izah edilebilir. Bugüne geldiğimizde, sayısı iki yüzü geçmiş üniversite sayısına rağmen başlangıçtaki paradigmatik farklılığın çok da değişmediğini söylemek mümkündür. Batıda inanılmaz sayıda ve türde örnekleri olmasına karşın, Türkiye’de başlangıçtan itibaren, yükseköğretimin mahiyeti, ihtiyacı ve bunun teorik çerçevesine dair ciddi bir sorgulamanın yapılmaması, konunun özüne dair felsefî/kuramsal metinlerin üretilememesi meselenin özünü göstermesi bakımından anlamlıdır. Bu yazıda, yukarıdaki kısa ama tam bir fasit daire telkin eden girişten sonra teoriden ziyade pratiği önceleyen bazı tekliflerde bulunulacaktır. Bu tercihin de aslına bakarsak, son yüz elli yılın pratik ve pragmatik beklentisinde seyretmiş bir seçim olduğu aşikârdır.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun