Kavramlar zihnin parmak uçlarıdır. İnsan, bir şeyi kavram aracılığıyla tuttuğunda bilir ya da bildiğini zanneder. Zihin, kavram ile bazen kendi içini keşfederken kimi zaman da kendi dışına (harice, dünyaya) dokunur. Filozoflar zihindeki kavramlara, zihnin bir şeye yönelmesi anlamında ‘nefsin teveccühü’ veya yönelimsellik derler. Diğer bir ifadeyle zihnimizdeki bilgiler, zihnin işaret parmakları; bu bilgilerin yakaladığı içerikler ise mevcudât/ var olanlardır. Fakat var olanların hepsi gerçekten var mı? Bu noktada gerçek varlıklar ile var demeye dilimizin varmadığı ama hiç yok da denemeyecek varlıklar arasında bir ayrım yapıyoruz. ‘İşaret–kavram’/‘işaret edilen–kavram içeriği’ eşleşimi bizi bu ayrımı yapmaya zorluyor. Zira işaret varsa işaret edilen de bir şekilde var olmalıdır; mesela ‘ben olmayan ben’ gibi bir saçmalığı düşünmüş olmaklık bir işaret ise saçmalığın içeriği aslında bir işaret edilendir.
Var olanlar içerisinden hangileri gerçekten var araştırmasına giriştiğimizde bir bakıma ‘düşünülebilir olanlar’ ile ‘gerçekten var olanlar’ kümesinin eşit kümeler olmadığını da kabul etmiş oluruz. Zihnimde ‘iki çelişik önermenin aynı anda doğru olması’ kavramını düşünülebiliyor olsam da bu kavram bir işarettir ve işaret edilenin bir şekilde var olmasını gerektirir. ‘İki çelişiğin aynı anda doğru olması’ gerçekte mevcut olmasa da bu kavramın düşünülebilirliği zihnin bir olgusudur. Zihin, canı istediğini düşünür fakat bu durum işaret edilenin ya da düşünülenin var olmasını gerektirmez. Diğer bir ifadeyle zihnin düşünmesi ile düşülenlerin var olması aynı değildir. Zihindeki bilgi, gerçekten var olanı mektup olarak içeren bir zarf olacaksa düşündüğümüz /tasavvur ettiğimiz ne varsa bunlar bilgidir diyemeyiz. Düşünce dünyası dolu zarflar yanında boş zarflarla da dolu bir kutudur.
<‘Zihin’=‘işaret’ | ‘zihnin düşündüğü nesneler’= ‘işaret edilen’> eşleştirmesinde zihnin parmakları, kavramlar iken bu parmağın işaret ettikleri, nesnelerdir. Bu noktada önemli gördüğümüz bir soruna dikkat çekmek istiyoruz. O da şu: Kavramların neredeyse sınırsız sayıda olması zihnin sonsuz parmakları olmasına benzer. Fakat bu parmakların bağlı olduğu bir el var mıdır? Görmek için göz, dokunmak için el, koklamak için burun, tatmak için dilimiz varken kavram parmakları bu çeşitliliğe sahip midir? Kavram parmakları için tıpkı bedene ait sağ–sol elim gibi bir çeşitlilikten söz edilebilir mi?